Toprak Tv

MEHMET EFENDİLERİ MEHMET AĞA YAPMAK

MEHMET EFENDİLERİ MEHMET AĞA YAPMAK
Kızılay Web Banner 728X090
Ali Şükrü TUNÇEL( tuncelalisukru@gmail.com )
375 views
28 Mayıs 2022 - 22:14
Kızılay Web Banner 728X090

Mehmet efendilerin günümüz şartlarında Mehmet ağa olmaları çok zor olmakla birlikte imkansız da değildir. Her yıl binlerce Mehmet köyünü terk etmeye devam ediyorken, bu süreci görmezden gelmeye devam ettiğimiz sürece ülkemizi zor günler beklemektedir. Her ne kadar şehir merkezlerine göç olayı, arazi miktarının kısıtlı dağ köylerinden oluyormuş gibi görünse de ova köylerinden de yoğun bir şekilde kent merkezlerine göç başlamış ve hızla devam etmektedir.

Mehmet efendileri Mehmet ağa yapmaya niyet etmeden önce mevcut tablonun iyi okunması gerekir. Mehmet efendileri doğduğu ve köyünü terke mecbur kaldığı zamana kadar doyduğu, atasının ecdadının mezarlarının bulunduğu topraklardan kent merkezlerine göç’e mecbur eden şartların neler olduğunun, sağlıklı bir şekilde tespiti gerekir. Öncelikle Mehmet efendilerin köyünü toprağını terk etmesinin bu ülkeyi ne tür felaketlere taşıyabileceğinin öngörüsünü sağlıklı bir şekilde yapmak gerekir. Yakın geçmişimiz Osmanlı döneminde köylerdeki insanlarımızın adeta asker kaynağı olarak görülüp, askere alınan evlatlarının Trablusgarp’ta balkanlarda, Yemende savaşa gönderilip köylerde gençlerin kalmaması ve sonuçta tarımsal üretimin ihmaliyle oluşan üretim azlığı sonucu ortaya çıkan açlık tehlikesinin ve toplu ölümlere varan felaketlerin yaşandığı dönemlerden ders alınması gerekmektedir.

Mehmet efendiler, sadece tarımsal üretim yapan kitle değil, aynı zamanda Anadolu topraklarının gönüllü bekçileridirler. Onları yaşamakta oldukları topraklardan terk’e mecbur bırakan şartların en başında yıllardır biriken borç batağının içinden çıkılamaz bir hal almalarıdır. Özellikle dağlık ve orman içi köylerde yaşayan Mehmetler, geçimine yeterli arazi olmadığı için sütçülük yapmak istemiş, satmakta olduğu sütün bedeli yem giderlerini karşılamadığı için süt ineğini kasaba vermek zorunda kalmış, besicilik yapmak istemiş, ithal et fiyatlarının düşüklüğü karşısında besi materyalini maliyetinin altında kasap ya da celeplere satmaya mecbur kalmıştır. Kazancından fazlasını borçlanan Mehmet efendiler, sosyal güvenlik primlerini ödeyememiş, ne hastasının hastane giderlerini ve ilaç masraflarını; ne de evlenme çağına gelen oğlunun ve kızının düğün ve çeyiz masraflarını karşılayamaz hale gelmiştir.

Köyünü terk ederek şehre göç eden Mehmet efendilerin birinci nesli emekli olunca köye dönmüş olsa da, tarımsal üretim faaliyetine katılacak güç kendisinde kalmadığından ya ahır, ağıl,  tarla ve bahçesini boş bırakmakta, ya da küçük bir bölümünde sadece kendi ihtiyaçlarına yetecek kadar üretim yapabilmektedir. İkinci nesil Mehmet efendiler,  okullarda okuyup Mehmet bey olmayı hedeflediklerinden köylerine sadece bayram ve tatillerde gelmekte, ana ve babalarının vefatından sonra da bir çoğu tamamen köylerini terk etmektedirler. Sonuçta dağ ve orman köyleriyle başlayan bu süreç, yavaş yavaş tüm tarım alanlarımıza, ova köylerine doğru yayılma eğilimindedir.

Yıllardan beri gübre, tohum, ilaç gibi tarımsal üretim malzemelerinin büyük bir kısmı ithalata dayalı olduğundan dövizdeki değer artışı, bunların da fiyatlarını artırdığı ve enflasyonun artışını da körüklediği için gıda fiyatlarındaki artış, son zamanlarda tüketicilerimizin büyük bir çoğunluğunun alım gücünün üzerinde seyretmektedir. Çalışanların ücretlerine yapılan zamlar, kısa sürede enflasyonun artış hızının gerisinde kaldığı için toplumumuzun büyük bir kısmı açlık sınırına doğru sürüklenmektedir.

Halen kullanmakta olduğu traktörünü ucuz bir fiyata sattıktan sonra küçük bir bölümünü peşinat yapıp yeni bir traktör almak için tarlasını ipotek veren ve kredi kullanarak yeni bir traktör alan Mehmet efendiler traktörün borcunu ödeyemeyince hem traktöründen olmakta, hem de ipotek verdiği tarlasını kredi aldığı bankalara kaptırmaktadır. Bankaların haczettiği tarlalar ise maalesef büyük varlık şirketlerinin mülkiyetlerine geçtiğinden bu şirketlerin elindeki toplu arazileri yabancı yatırımcılar satın aldığında muhtemelen makine ağırlıklı tarım yapacaklarından,  köydeki yaşayan Mehmetler o arazilerde işçilik dahi yapamayacaklardır.

Mehmet efendileri Mehmet ağa yapmak için atılacak öncelikli adım, bankalar vasıtası ile varlık şirketlerinin eline geçen tarlaların Devlet tarafından Ziraat Bankası vasıtası ile satın alınarak, çiftçinin ödeyebileceği küçük taksitlerle uzun vadelere yayılarak faizsiz krediler ile yeniden Mehmet efendilere geri iadesinin sağlanması olmalıdır. Atılacak ikinci adım ise ithalata dayalı üretim faktörlerinin ya ülkemizde üretilmeleri sağlanmalı, ya da sübvansiyon uygulanarak gıda maddeleri üretimindeki maliyet artışlarının önüne geçmektir.  Gıda fiyatlarındaki süratli ve kontrolsüz artışın hızını kesmenin yegane yolu tarımsal üretim faktörlerinde maliyet artışlarının aşağı çekilmesidir. Aksi halde şimdilerde olduğu gibi üreticilerimizden sakındığımız destek ve sübvansiyonların çok daha fazlasını ithalat yapmakta olduğumuz ülkelerin üreticilerine ödemek zorunda kalırız.

Mehmet efendileri Mehmet ağa yapabilecek bir diğer önlem de yıllık geliri belli bir miktarın altında kalan Mehmetlerimizin sosyal güvenlik primlerinin ödenmesi için bir fon ve kaynak oluşturup, sosyal güvenlik primlerinin o fon ve kaynaktan ödenmesini sağlamak  ve  onları sosyal güvenlik kaygısıyla kent merkezlerine göç etmelerinin hızını  kesmektir. Bununla birlikte ülke genelinde küçük birimler halinde yayılmış olan mezra ve köylerin belli merkezlerde toplanarak Köy-kent ya da Tarım Kentleri adı altında büyük yerleşim merkezleri oluşturmak,  eğitim ve sağlık hizmetlerini bu merkezlere taşımaktır. Sanayiyi belli merkezlerde toplamak yerine oluşturulacak köy-kent ya da tarım kentleri yakınlarına kaydırarak artmakta olan nüfusun sağlıklı ve kontrollü bir şekilde sanayiye aktarılmasını sağlamaktır.

Ünlü bir söz vardır perşembenin gelişi çarşambadan belli olur diye. Maalesef yaklaşmakta olan felaketleri ciddiye almayıp “sürdüm çayıra mevlam kayıra”  politikaları bu ülkeyi felaketlerin kucağına atar…

Büyük su kütlesi daha da büyüyerek barajı yıkmadan önce su tahliye kapaklarını açmak gerekir. Aksi halde geç kalınıp büyük felaketlerle karşı karşıya kalınabilir. Akarsu sel olup etrafı yıkmaya başlayınca kimsenin ah vah etmesi fayda vermez. Oluşacak sel Mehmet beyleri de Mehmet ağaları da siler süpürür götürür. Bizim üzerinde yaşamakta olduğumuz topraklardan başka bir çaremiz olmayıp üzerinde yaşamakta olduğumuz bu vatan ya hayat alanımız, ya da mezarımız olur. Allah cümlemizi kaygı ve endişe ettiğimiz şeylerden korusun.

Ali Şükrü TUNÇEL

Ziraat Yüksek Mühendis

tuncelalisukru@gmail.com

HABER HAKKINDA GÖRÜŞ BELİRT
Yorum Yok
YASAL UYARI! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen kişiye aittir.
Toprak TV
Toprak TV

Sitemizde yayınlanan haberlerin telif hakları gazete ve haber kaynaklarına aittir, haberleri kopyalamayınız.